Öteki Kadın Kararı

T.C. YARGITAY

4.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/8510
Karar: 2015/7762
Karar Tarihi: 11.06.2015

ÖZET: Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

(4721 S. K. m. 174, 185) (818 S. K. m. 41, 49, 50) (6098 S. K. m. 49, 58)

Dava: Davacı S. G. vekili tarafından, davalı N. T. aleyhine 29/12/2010 gününde verilen dilekçeyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının kendisiyle evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulüyle davacı eş yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.

TMK.nun 185 inci maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Yasanın 174 üncü maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebilir.

BK. 41 (TBK 49). maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine BK. 49 (TBK.58) maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zararla işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK.nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Yasanın 185. ve 174 üncü maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK. daki düzenleme, dava dışı eşin evlenmeyle kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira sözkonusu Yasanın 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11.06.2015 tarihinde oyçokluğu ile, karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, mahkemenin davalı tarafça davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu yolundaki belirlemeler yerinde olup, şu aşamada tazminat takdirinin tartışılması mümkün olmadığından, Dairemiz çoğunluğunun bozma kararına katılmıyorum. 11.06.2015

NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYIMLIYORUZ.

T.C.
KARŞIYAKA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO: 2013/298
KARAR NO: 2013/562

DAVA: Boşanmadan Sonra Açılan (Tazminat)
DAVA TARİHİ: 29/12/2010
KARAR TARİHİ: 14/11/2013
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 14/11/2013

Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/1357 Esas 2012/57 Karar sayılı dosyası görevsizlik kararı ile Mahkememize gelmiş olmakla; Mahkememizde görülmekte bulunan Boşanmadan Sonra Açılan (Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile; davacı ile Ali Tatar’ın evli iken Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/361 Esas 2010/657 Kararı ile Ali Tatar ağır kusurlu kabul edilmekle boşandıklarını, kararın kesinleştiğini, karar kesinleşmesinden sonra Ali Tatar ile davalı Nazan Tatar’ın resmi olarak evlendiklerini, müvekkili ile Ali Tatar evli iken davalı Nazan Tatar ile gayri resmi ilişki içinde bulunarak bu hususun boşanma sırasında kanıtlandığını, Ali Tatar ile davalının facebook ta resimlerinin ve mesajlarının yayınlandığını, bu durumdan müvekkilinin acı ve ızdırap çektiğini, boşanmaya Ali Tatar ve davalının birlikteliklerinin sebep olduğunu, fazlaya dair talep saklı kalmak kaydı ile 01/07/2008 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra davalıların evlendiklerini, davacının Ali Tatar ile davalının evlenmesini hazmedemediğinden bu davayı açtığını, davacı ile Ali Tatar evli iken aralarında geçimsizlik bulunduğunu, boşanma ile birlikte davacı lehine 20.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL de manevi tazminata hükmedildiğini, tazminatların davacıya ödendiğini, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık manevi tazminat istemine ilişkindir.

Tümdosya kapsamı, dosya içerisinde mevcut Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/1357 Esas sayılı dosyası incelenmiş, TBK. 58 Maddesi gereğince manevi tazminatın amacı zararın giderilmesi değil, zarar görenin elem ve üzüntüsünün elden geldiği ölçü de denkleştirilerek tatmin edilmesidir. Zarar görenin manevi tazminat ile zarar verici fiil olmasaydı mağdurun bulunacağı durum, fiilin yarattığı elem ve ızdırabınkaldırılmasını sağlamak suretiyle dengelenmek istenmektedir. Manevi tazminat borcunun doğabilmesi için kişilik varlığı değerleri ihlal edilen kişinin manevi zarara uğraması gerekir. TBK 58. Maddeye göre manevi tazminat talep edilmesi için bir kişinin kişilik hakkının hukuka aykırı olarakzedelenmesi, manevi zararın bulunması, manevi zarar ile fiil arasında uygun nedensellik bağının bulunması, davalının sorumlu olmasını gerektiren kusurun veya kusursuz sorumluluk halinin bulunması gereklidir. TBK 58 ve 56 Maddeleri kişilik hakkını zedeleyen fiilin hukuka aykırı olması gerektiğini açıkça ifade etmemiş ise de HMK 24 Maddesine göre kişilik hakkınınkorunması için fiilin hukuka aykırı olması gerektiğini, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin hakimden, saldırıda bulunanlara karşıkorunmasını isteyebilirşeklinde ifade ettiği, bu durumda hukuka aykırılık, kişiliği korumaya yönelik her türlü hukuk kuralına aykırılıktır. Kişilik hakkına her saldırı hukuka aykırıdır ve sorumluluk gerektirir.

Hakim nakden tazmin miktarını, manevi tazminatın amacını dikkate alarak durumun hal ve şartlarını değerlendirerek taktir edecektir. Hakim tazminat miktarını belirlerken durumun gereğini dikkate alması zorunluluğu TBK 58. Madde hükmünde yer almıyorsa da manevi tazminatın niteliği, olayın özelliklerini dikkate almaya zorunlu kılar. Kaldı ki TBK 56/1 Maddesi uyarınca getirilen ölçüt TBK 58 Madde bakımından da kabul edilmelidir. Olayın özellikleri kapsamında saldırının kişilik hakkı zedelenen kişinin manevi kişilik değerlerinde sebep olduğu eksilmeyi göz önünde tutulmalıdır. Manevi tazminat miktarı belirlenirken manevi tazminatın amacını dikkate alınmalıdır.Hakim tazminatın miktarını,zararın etkilerini hafifletecek miktarda taktir etmelidir. Ancak manevi tazminat miktarı belirlenirken zararsorumlusunun ekonomik olarak sarsacak ve zarar göreni özendirecek nitelikte bir miktara hükmedilmemelidir. Dolayısıyla hakimin belirleyeceğitazminat miktarı TBK 4. Maddesine göre hakkaniyete uygun olmalıdır.Hakim tazminat miktarına ilişkin taktir hakkını kullanırken ona etkili olan kararın da objektif ölçütlere göre belirtmek zorundadır.

TBK durumun gereği olarak nelerin dikkate alınması için bir belirleme yapmamıştır. Bu durumda manevi tazminatı oluşturan unsurları tazminatın belirlenmesinde hareket noktası olarak kabul etmek gerekir. Manevi zararın kişilik değerlerinin zedelenmesinde şiddet, davranışın, tarz ve şekli, yoğunluğu, etkileri ve süresi, acı, elem, ızdırap süresi, TBK 51ve 52 Maddeleri kıyasen uygulanarak durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığı dikkate alınmalıdır.

Kişilik değerlerindeki eksilmeninsıfatı ve makamı daha yüksek ve ekonomik durumu daha iyi olan taraf bakımından çok, diğer taraf için az olduğu şeklinde bir kurala bağlanması yanlış olacaktır. Bu nedenle hakimin tazminat miktarını belirlerken tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamın ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alması gerektiğininbelirtilmesinde bir zorunluluk yoktur.

Tüm dosyakapsamı incelendiğinde TBK 58. Ve kıyasen uygulananTBK 51Madde hükmüne göre tazminatın amacı, manevi tazminatın giderim şeklinin belirlenmesinde durumun gereği, kusurunağırlığı, tüm dosya kapsamıdikkate alındığında davalının davacının manen yaralanmasına sebebiyet verdiği anlaşılarak yukarıda bildirilen ilkeler çerçevesinde aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve Hakimin taktirine göre,

1- Davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın 01/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55 TL harcın başlangıçta peşin olarak alınan 445,50 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 103,95 TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul oranına göreve yürürlükte olan avukatlık ücret tarifesine göre belirlenen 600,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red oranına göre ve davacı lehine hükmolunan avukatlık ücretinden fazlasına hükmolunamayacağından 600,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5- Davacı tarafından yapılan 17,15 TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin harç, 12,00 TL davetiye gideri, 16,00 TL davetiye ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 386,70 TL yargılama giderindenkabul oranına göre hesaplanan 64,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

6- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına

7- HMK 333 Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,

Dair karar taraf vekillerinin yüzünde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2013

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir